...öyle nasihat etmişti çünkü. Bir gün oturduk, uzun uzun konuştuk (bunun gibi binlercesi de henüz bir kenarda tamamlanmayı beklerken) ve "yaz!" dedi bana... Binlerce defa düşündüm aslına bakarsan ne yazacağım ortadaydı. Satırlar akıp gidecekti. Çok kolaydı...
Uzak diyarlardan gelen yabancıyı yazacak, henüz parmaklarıma bile dokunmamışken, ruhumu okuyan yabancıyı... Mavi ile yeşil arasına sıkışakalmış ve öleyazacağını bir türlü aklıma erdiremediğim o erdem müptelası ukalayı... Tozlarını yuttuğum kaldırımları ve o kaldırımları işgal etmiş onlarca ayak izini...
Unutmadan; bir de uçusan köpükler var tabi, onları öylece yok saymak saygısızlık değilse nedir peki?