18 Nisan 2011 Pazartesi

İsmine Ağıt Yakılmış Bir Hata

...ve derken birisi susar, diğeri onun susaması koşar, koşan her adımı saymasa da elbette şu gerçeği gün gibi bilir: Bu sonu olmayan yolun en büyük meziyeti, çizgilerinde gezinen binlerce küçük adımı nasıl paralayacağı ve maviyi nasıl karalayacağıdır. Kara çalınmış her mavi biraz kısıtlı ve bir o kadar da kalıpsızdır. Solmaya meyilli olduğu her an, biraz daha yeşile çalar cam göbeğinde kendini. Sarıya göz kırpar... kızıla meyil eder.

      Sütun sütun işlenmiş bir kadın gibi alımlı, bir o kadar saygısızdır... yapmacık bir gülümseme yahut belki de bir damla likör olur gece yarıları camdan şişelerde. İsim babasını bekleyen sessiz bir bebek, bir "Aralık" sabahı doğan bir güneş ve parça parça tam "on sekiz" kalem ruh hastalığıdır. Dar kalıpta bir çıta, hazırda emir bekleten bir kıta ve ismine ağıt yakılmış bir hatadır.